Her zaman ki gibi sabah 4 de uyandık. Ne zaman normal saat düzenine geçeceğiz acaba? Bugün kahvaltı için otelimize çok yakın bir yer buldum. Hollywood Cafe. Artık şu omlet içi bol malzeme olayına ve tabi hiç bitmeyen kahveye çok alıştık. Fiyatı da uygundu. Fiyat konusunu biraz yazmam gerekirse, 4 kişilik kahvaltılarımız min.60 usd tutuyor. En fazla ödediğimiz yere ise 70 usd verdik. Öğle-akşam arası bir saate denk getirdiğimiz son öğün ise 80-120 usd lık bir aralıkta. Tabii ki kurun 3 ile çarpıldığı bir para birimini kullanıyorsanız 10 usd bile önemli 🙁
Kahvaltının ardından otele yürüyüp temizlik ve tuvalet molası verdik. Sonra Union Street’e vardık.Caddede biraz yürüdükten sonra gezi notlarım arasında yer alan kitapçı dükkanını hedef aldık. Ulmon sağolsun.Oku izleyerek dükkana ulaştık. Bu kitapçı nedir? Ne özelliği var? Adı ”City Lights Bookstore’‘
Burası San Francisco’lu şair, Lawrence Ferlinghetti tarafından yayınevi olarak açılmış ve 1950 yılından bu yana hala aynı yerde faaliyet gösteren bir kitapçı. Ferlinghetti’nin kendi şiir kitaplarının yanısıra, yayınevinde basılan diğer kitapların da etkisi ile burası, Amerikan edebiyatına önemli katkılar sağlamış,eski bir yer. İçerisi 3 katlı, her yer ahşap ve kağıttan oluşuyor.Kokusu bu dokuyu tamamlıyor. Kısacası, mutlaka görmenizi tavsiye ederim. Kitapçıda bir saat vakit geçirdik.Ela alt kattaki çocuk kitapları ile ilgilendi, ben yemek kitaplarına daldım, Ateş kendisine bir roman aldı. Efe ise elindeki telefon dışında hiçbir şey ile ilgilenmedi. Hatta bence, orada neden olduğuna anlam veremedi. Bu dönem aramızdaki ismi ergen zaten 🙂
Kitapçıdan çıktıktan sonra hemen yan sokakta China Town başlıyordu.İçine daldık.Tramvay ile Fisherman’den Union Square’e gittiğimizde bir sürü yokuş inip bir sürü yokuş çıkmıştık. Ancak Çin Mahallesinde neredeyse dümdüz yürüdük. Burası klasik bit pazarı.Ivır zıvır satan pek çok dükkan var. Nerede kullanırsınız o ayrı. Yiyecek satan dükkanlar ise bir faciaydı. O tatlıların, peynirlerin, etlerin yanından uzak durun bence. Sağımıza solumuza bakınarak mahallenin içinden şöyle bir geçtik. Bazı el işleri satan dükkanlar ise çok güzel. Bir de duvar resimleri harika.
Union Square’e vardıktan sonra karşımıza North Face çıktı. Aslında güzel ürünler vardı ve Türkiye’dekine göre kesinlikle daha uygun fiyatlıydı. Ama outletlere de gideceğimiz için oralarda alışveriş için dolaşarak, vakit kaybetmek istemedik. Cheese Cake Factory’e giderek oturduk.Hava gayet güzel ve güneşliydi. Bu yüzden dış bölümde oturduk. Karnımız da tok olunca, her biri birbirinden lezzetli görünen keklerden sadece bir dilim söyledik. O da klasik olanından. Bunu bile 4 kişi ancak bitirebildik. Hemen yan masamızda bir Türk aile vardı. Onlarla sohbet ettik. İlerleyen zamanda mekan dolmaya başladı. Ama Amerika’da, bekleme süresine sabredebiliyorsanız, masaya oturduktan sonrası gayet keyifli. Çünkü dışarıdaki sıra sizi rahatsız etmiyor.Hiçbir restorant çalışanı sürekli yanınıza gidip gelerek, sizi, haydi kalkın hissine sokmuyor. Kalktıktan sonra biraz daha oralarda dolaştık. Meydandaki gösterileri izledik. Sonrasında çocuklar acıktık dedi. Güzel bir yerde yemek yemek istedik. Tabi yine Fahri Beyden öğrendiğimiz yerlere müracat ettik.Fahri Gediz’e bir teşekkür etmek isterim. Hem bloğundan hem de instagram hesabından onu takip ediyorum. Sosyal medya sayesinde tanışıp arkadaş olduk ve gittiğimiz her ülkede, lezzet noktaları keşfetmek konusunda, harika önerileri bizi hep mutlu ediyor.
San Francisco’da yemek yiyebileceğimiz, hem bütçemiz içinde kalan hem de lezzetli yerleri önceden not almıştık. Mason Pasific bunlardan biri. Oraya kadar yürüdük. Aslında yürümek sorun değil de yokuş çıkmak mesele. En dik iki final yokuşunu Ateş boynunda Ela ile çıktı. Babalık böyle bir şey olmalı. Restorantın önüne geldiğimizde kapalı olduğunu gördük. Akşam üzeri 17.00 de açılacaktı. Hayal kırıklığı eşliğinde oradan ayrıldık.
Mama’s a doğru çocukları son bir gayret daha yürüttük. Kapısına vardığımızda ne oldu biliyor musunuz? Tam içeri girmek üzere hamle yaparken orası da kapandı 🙂 4’ümüz de kapısının önündeki parkta bulunan banklara serildik. Mutsuz ve aç suratlara dönüştük. Neyseki siz de artık biliyorsunuz tam o noktada internet var. Bir süre internette dolaşarak dinlendik.Sonra Ateş’in her zaman ki makul önerisi üzerine, otele gidip dinlenmeye karar verdik. ”-Beşe kadar otelde dinlenelim, otelden Mason’a rezervasyon yaptıralım,gece de orada güzel bir yemek yeriz”, dedi. Bu çok mantıklıydı çünkü son nefesimizi ,ancak otele yürüyecek kadar kullanabilirdik.
Akşam bütün yorgunluğumuzu alacak kadar keyifli bir yemek yedik.En eğlenceli halimiz ile şarkılar eşliğinde otele döndük.
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar