Bugün San Francisco’dan ayrılıyoruz. Güle güle güzel şehir. Hollywood Cafe’de son bir kez daha kahvaltımızı ettik. Sonra yürüyerek arabamızı teslim alacağımız firmanın ofisine gittik. Jeep Compas. Bizim için iyi ve rahat bir arabaydı.
Arkasına tüm valizleri attık. Önce köprüden bir defa daha geçerek Muir Woods ‘a gidecektik. Muir Woods bizim Belgrad Ormanı gibi desem haksızlık yapmış olur muyum acaba? Bence olurum. Çünkü buradaki Redwood ağaçları 115 metre boyunda ve 2000 yaşında. Park bu ağaçlar ile dolu. Kendinizi Alice Harikalar Diyarında gibi hissediyorsunuz. Ela’nın ağaç kavuğundaki fotografına bakın lütfen. Gerçekten Alice değil mi?Giriş ücreti kişi başı 20 usd. İçinde 4 köprü var ve 4.köprüye kadar yürümek isterseniz 2 mil yürümüş oluyorsunuz. Şehrin yaklaşık 17 km kuzeyinde. Bir daha bu kadar uzun ve yaşlı ağaçları nerede göreceksiniz? Bu nedenle eğer oralardaysınız gidin derim. Ormanın temiz havasını ciğerlerinize çekin.
Köprüden son kez geçerek yola koyulduk. İlk durağımız Santa Cruz olacaktı. Route 1 yoluna bağlandık. Aslında köprüyü geçer geçmez ilk sağ çıkıştan çıkmamız gerekiyordu.Biz çıkışı karıştırdık ve bu yaklaşık 1 saatimize maloldu. Zaten şehir, sırf kavşak ve trafik ışığı.Buna rağmen yolu karıştırmamızın bir avantajı oldu, o da Alamo Square‘den geçmemiz ve böylece Victorian Evleri‘ni görmüş olmamızdı.
Yolculuk yaklaşık 130 km ve 2 saat. Ancak dediğim gibi şehirden geç çıkabildiğimiz için Santa Cruz’a vardığımızda saat 16.00 olmuştu. Burası çoğu gezgin için konaklama noktası. Ama biz sadece mola vermek yemek yemek için girdik. Bana göre gezilecek çok fazla bir özelliği yok. Ana caddesi, evsizlerin evi olmuş. Bu çok tedirgin edici ve moral bozucu. Depresif bir görüntü veriyor ve turist bile olsanız insanın enerjisini çekiyor. Orada yaşayanlar bu görüntüleri çok kanıksamış olabilir ama bizim için maalesef durum böyle oldu. Betty’s Eat İnn isimli bir yerde hamburger yedik. Çok lezzetliydi. Mekan gayet sıradan olmasına rağmen hamburgerleri, soslar ve içine konulan diğer malzemeler ile çok lezzetliydi.
Yemeğin ardından yola devam. Amerika’nın en güzel sahil kasabalarından biri olan Carmel’e varmak için yaklaşık 75 km’lik bir yolumuz vardı. Ancak, o saatte ve o yolda karşılaşmayı beklemediğimiz kadar bir trafik ile karşılaştık. Neyse ki çocuklar uyudu. Vardığımızda karanlık olmuştu. Oteli bulduk. Eşyaları indirdik. Çocukları yatırdık. Aslında sadece Efe yattı. Ela bizimle birlikte dışarı çıkmak istedi. Biz de açık bir yer bulursak bir şeyler atıştırırız yada bir şeyler içeriz diye düşündük.Ama maalesef her yer çok kalabalıktı. Otelimize yakın bir market, tam biz yanına vardığımızda kapandı. Artık bu duruma alıştığımız için üzülmedik. Gece gördüğümüz kadarı ile çok düzenli, temiz, şekerden yapılmış misali güzel evlerin olduğu, sanki her akşam yeni yıl kutlanan bir kasabadaydık. Çünkü tüm ağaçlar, evlerin çatıları ışıklar ile süslenmişti. Biraz daha erken gelip akşam yemeğini burada yemek gerekirdi. Çünkü sonradan internetten okuduğum kadarı ile bu güzel ve küçük kasaba, aynı zamanda lezzet kaşiflerinin uğrak noktası.Otelde bile gurme gezileri için tur bilgileri içeren broşürler dağıtılıyordu.
Odaya dönüp uykuya teslim olduk.
![]() |
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar