3.Gün Schaffhausen,St.Gallen,Appenzell

SCHAFFHAUSEN

Bugün de yoğun bir yol planı bizi bekliyordu.İlk durağımız bir TV programında görüp çok beğendiğimiz Schaffhausen olacaktı.Buradaki şelaleyi programımıza eklemiştik.Strasbourg’a olan uzaklığı 171 km idi.Artık Heidi’nin dağlarına kavuşmak üzere İsviçre’ye geçiyorduk nihayet.171 KM olan yolumuzun üzerinde Schwarzwald yani Karaorman’da  vardı.Titisee gölünün kıyısında pek çok otel mevcut.Schaffhausen aynı zamanda IWC saatlerinin de doğduğu yer.Kentin içindeki şelale ise tek kelime ile doğa harikası.Kente girdiğinizde tabelalardan Rheinfall yazısını takip ederek doğru şelaleye varabilirsiniz.150 metre genişliği ve 23 mt yüksekliği ile Rheinfall Avrupa’nın en büyük şelalesidir.Şelaleye 10-15 kişilik teknelerle 30 dakikalık turlar var.Bu turlar dibine kadar yanaşarak fotograf çekmenize de imlan sağlıyor.Biz kombin bir tur alarak 4 kişi için 38 euro ödedik.

karaorman yolu

Kentin içinde meydanda bir çeşmesi,çevresinde dükkanlar,saatçiler,çukulata butikleri var.Meydanın biri başında diğeri sonunda olmak üzere iki büyük tarihi kapısı var.1 saat kadar dolaştık.özellikle şelale için mutlaka görülmesini tavsiye edeceğim bir yer.

ST.GALLEN

Buradan St.Gallen yaklaşık 86 km lik bir yol.St.Gallen’e giden yolun yönü Konstanz gölüne doğru.Bu göl,Almanya,İsviçre,Avusturya arasında.Büyüklük olarak Cenevre gölünden sonra gelen bir göl.

St.Gallen’e gitme sebebimiz ”Stiftsbibliothek” kütüphanesiydi.Bu kütüphanenin kurucusu Aziz Gall Abbey ve burası dünyanın en eski ve en önemli manastır kütüphanesi.İçinde çok sayıda el yazması kitap mevcut.Burası ,1983 yılında Unesco Dünya Kültür Mirası’na eklenmiş.Her yıl belirli bir temaya yönelik sergiler de sunan bu kütüphanenin mimari tarzı baroktur.Kütüphanenin hemen yanında St.Gall manastırı bulunmaktadır.Kütüphanede 2000’in üzerinde el yazması ve 150 binden fazla eser mevcuttur.Bu kütüphane ,”Batı Dünyasının Tarihi Kütüphaneleri” isimli kitapta da yer almıştır.Otelimize vardığımızda saatimiz 16.40’ı gösteriyordu.Ve çantalarımızı lobiye bıraktığımız gibi koşarak kütüphaneye gittik.Çünkü kütüphane 17.00 de kapanıyordu.Ayakkabılarımızın üzerine giymek için altı yumuşak yün terlikler verdiler.Yerler o kadar gıcırtılıydı ki zemini de çizmemek açısından bu terlikleri giymeden içeri girmek yasaktı.Kapıdan girer girmez eski kitap ve tahta kokusu zaten baş döndürücüydü.Dediğim gibi ancak 15 dakika bakabildik.

kapanışı yaptıktan sonra biraz kentin içinde dolaştık.Sonra içimizi bir köy özlemi kapladı ve St.Gallen’e 18 km mesafedeki Appenzell Köyüne gitmeye karar verdik.

APPENZELL

İsviçre’nin en geleneksel köylerinden birisi.Burası din nedeni ile 1597 yılında ikiye bölünmüş.Yarısı katolik,yarısı protestan.Kilisenin önünde ilginç bir mezarlık var.Ölülerin külleri minik kare alanlara gömülmüş ve başlarındaki her bir mezar taşı ilgiç süsleme ve çiçeklerle bezenmiş.Köyde kadınlara oy kullanma hakkı 1990 yılında verilmiş..Appenzell’in bir diğer özelliği peyniri.Peynir yörenin kendi adı ile biliniyor.Biz akşama doğru buraya geldiğimiz için sadece sokaklarında yürüdük ve güzel bir akşam yemeğiyedik.Appenzell ,bir tam gün ayrılabilecek güzellikte bir yerdi.

Appenzell’de ne yapılır?Appenzeller Schaukaeserie peynir fabrikasına gidilebilir.Alplerin eteklerindeki köy araba ile yada yürüyerek dolaşılabilir.

Akşam yemeğini Hasthaus HOF adlı bir restorantta yedik.Menüden seçtiğimiz yemek Alpsteak adlı yöresel soslarla gelmiş bir etti ve gerçekten çok lezzetliydi.Yemekten sonra biraz daha dolanıp otelimize döndük.

Otelimiz hem St.Gallen Manastırının yanıbaşındaydı hem de oldukça temiz ve konforluydu.Gönül rahatlığı ile tavsiye ederim.Hotel Dom.Fiyat ekonomik açıdan çok makul olmasa da (2 oda tek gece hepimiz için toplam 450 CHF ödedik) konforu ile bu parayı hakediyordu.

Otele girmeden  ,duyduğumuz müziğin sesini takip ettik ve yukarıda fotograflarını gördüğünüz orta yaş üzeri çılgın grubun showunu izledik.Oradan çıkıp bir kilise konseri gördük ve onu da bir süre dinledik.Ardından uykuya yenilerek doğru yatağa…