THY’nın 8 uçağı ile AHL ‘den uçmak üzere 5.45 de kalktık.Çocuklar tatil öncesi her zamanki gibi ilk kalk çağrısını ikiletmeden yataktan fırladılar.Özellikle hafta içi her sabah 5 dakika daha anne diye yataktan kalkan Efe’nin yüzünde uykusuzluktan eser yoktu.Valizimizi bir gece önceden hazırlamıştık.4 kişi olmamıza rağmen hala meşhur kırmızı valizimize sığabiliyoruz.Bu valizi Ateş ile balayımızdayken almıştık.Yıllar içinde ailemiz 2 den 4’e çıktı ve emektar valiz hepimize hizmet ederek 15 yıldır bizi yolda bırakmamıştır.
Barselona’ya THY ‘nın büyük uçaklarından biri ile uçtuk.O hafta sonu İstanbul’da fırtına bekleniyordu.Hatta site yönetiminden cuma günü gelen mailde ,balkonunuzda uçabilecek saksı vs.şeyler bırakmayın diye uyarılınca uçağın iptal olup olmayacağından bile emin olamadık.Nitekim havaalanına geldiğimizde,fırtınanın yüzünden öğleden sonraki 100’e yakın seferin iptal olduğunu öğrendik.Uçağımız bu nedenle tamamen doluydu.Neyseki vaktinde kalktık.Büyük uçaklarda koltukların arkasında ekran ve oyun programları olması bizi inanılmaz rahatlatıyor.4 ümüzde ilgimizi çekecek bir şeyler bulduk ve kulaklıklarımızı takip izlemeye koyulduk.Ardından yemek vs derken hiç sıkılmadan 3.5 saat geçirdik ve Barselona havalimanına indik.Hava alanı şehir merkezine oldukça yakın.Bu yüzden toplu taşıma ile hepimiz için ödeyeceğimiz para kadar taksi ücreti tutacağını düşününce taksiye binip otele öyle gittik.Nitekim 26 euro gibi bir ücret ödedik.Bir de otobüs yada tren ile gidersek trenden indikten sonra ,otelimizin bulunduğu Catalunya Meydanına varmak için metro yada taksiye yeniden binmemiz gerekecekti.Valizimizi ise şehir içinde yada metroda sürüklemek pek kolay değil.Elimizde ,yurt dışı tatillerimizin vazgeçilmezi bebek arabamızla birlikte 2 çocuğu da düşünürsek ; ”-TAKSİİİ !!! ” 😉
Barselona’ya daha önce gelenler bilecektir gitmemiş olanlar için ise ben söyleyeyim ;şehrin tam merkezinden geçen ve bizim İstiklal Caddemiz gibi her saat cıvıl cıvıl olan caddenin adı La Rambla.
Bizim otelimiz de bu caddenin Catalunya meydanı tarafındaydı.Yani çok ideal bir noktada.4 gece kalacağımız bir otel olması sebebi ile lokasyon önemli.Otelimizin adı Regina.4 yıldızlı bir otel.Her birimiz için ayrı bir yatak vardı ve oda klasik İngiliz otel odalarının aksine alabildiğine genişti.Kahvaltı almadık.Çünkü genelde hem Avrupa otellerinde kahvaltılar bizim kültürümüze uygun değil ve çok seçenek yok hem de otelde alınca gereksiz pahallı.Üstelik Barselona’da Catalunya Meydanı civarında kalıyorsanız etraf her çeşit kahvaltıyı alabileceğiniz kafeler ile dolu.Valizlerimizi odaya bırakıp hemen lobiye indik.Barselona’da geçirdiğimiz süre boyunca elimizde paralanacak olan şehir haritasını resepsiyondan aldık.Ardından şehrin kalbi denilen bu cadde ile tanışmak üzere kendimizi dışarı attık.
Catalunya Meydanından aşağı doğru yürümeye başladık.Catalunya Meydanını ,La Rambla’nın başlangıç noktası olarak alırsanız meydanın yukarı kısmı yani kuzey yönü Casa Batlo ve Casa Mila’nın bulunduğu taraf.Ve kuzey yönünün en ucunda Tibidabo tepesi ve katedrali gözüküyor.Orası Barselona’nın en yüksek noktası.Aşağı doğru yürüyecek olursanız ise denize varırsınız.Denize varmadan önceki meydanda sizi Kristof Kolomb anıtı karşılamaktadır.Ardından Port Vell’i görürsünüz.Yine Catalunya Meydanını başlangıç noktası olarak alır ve doğu yönüne doğru giderseniz Sagrada Familia merhaba der.Batı tarafında ise Barcelona stadyumu,Poble Espanyol,Montjuic Tepesi gibi turistik noktaların olduğu yöndür.
Rambla’dan aşağı doğru yürürken hemen sağ tarafta mısır çarşısı gibi renk cümbüşü ile bizi Pla de la Boqueria bizi karşıladı.Burası neşe içinde bir açık pazar.Rengarenk meyveler,bardaklarda çeşit çeşit taze sıkılmış meyve suları,balık çeşitleri,şekerlemeler,et -şarküteri satıcıları ve daha neler neler..O heyecan ile çocuklar birer bardak kivili,çilekli,ananaslı meyve sularını içiverdiler.Nefis görünen çileklerden bir bardak aldık ve onu da yediler.Daha meyveler bitmeden Efe karides salatası gördü onu da minik bir kase elimize alıp bir iki çatal paylaşarak bitirdik.Tatil boyunca buranın önünden bir çok defa geçtik ve çocuklarla bir defa daha meyve suyu aldık.
Boqueria’nın giriş kapısının karşısında metro durağı var.İsmi Liceu.Buradan günlük kart aldık.tek bir kart içinde 10 bilet var ve kart 10 euro.
Metroya binerek Sagrada Familia duragında indik.Bindiğiniz duraktaki hat yeşil.Diagonal ‘de inerek mavi hatta geçip bir iki durak sonra Sagrada Familia’ya varmış oluyorsunuz.Sagrada Familia:Burası Gaudi’nin en önemli eserlerinden biri.Gaudi,burayı tamamlayamadan bir tramvay kazasında ölmüş.Kendisi Barselona’nın en ünlü mimarı olmasına rağmen ölümü maalesef bu trajik kaza ile olmuş.1882 yılında halkın yardımları ile yapımına başlanan bu bazilikanın yapımını 1883 yılında Antoni Gaudi devir almış.Şehrin zengin ailelerine yaptığı ev ve diğer eserlerinden kazandığı paraları buraya yatırarak inşaatın devamını sağlamış.Katedralin,Barselona’ya gelen yabancıları,dev kuleleri ile çok güzel karşılayacağını söylemiş.1926 yılında ölümü ile maalesef tamamlanamamış ve bu nedenle halk arasında adı Bitmeyen Kilise kalmış.Bazilika’nın içini ayakta tutan kolonlar ağaç gövdeleri gibi ve yukarı çıktıkça dallanıyor sanki..Gaudi zaten bütün eserlerinde doğadan ilham almış ve köşelerden kaçınmış.İçinin pencereleri renkli camlarla süslenmiş.Bu pencerelerden giren güneş ışığı kırılarak içerisini renklerin dansı gibi aydınlatmakta.
Yan tarafta yapım aşamasını anlatan bir küçük müze var.Burada minik bir salonda kısa bir film de oynatılıyor.Çocuklar koltuklara gömülüp hem dinlendiler hem de bu büyük mimarın baş yapıtını perdede de izlediler.Ayrıca shoping kısmı da çocukların ilgisini çekecek boya kalemleri,dürbünler,kitaplar vs.içeriyor.
Bu muhteşem katedralden çıkınca yine metroya bindik ve Barri Gotic denen kısma geldik.Bunun için jaume duragında indik.Bu durak ise sarı hat üzerinde.
Barri Gotic Barselona eski şehir merkezi.daracık sokakların her köşesinde performans gösterileri yapılıyor.Çoğu binalar ortaçağ’dan kalma.Barselona Katedralinin yanına kadar bu dar sokaklarda dolaştık.Çocukların karnı acıkınca bir şeyler atıştırmak üzere Tapa Fina adlı tapasçıya girdik.İlk deneyimimizde seçim yapmakta zorlandık.Açlığımızı şöyle bir yatıştırdıktan sonra bu bölgedeki sokak aralarını keşfetmeye devam ettik.Bir binanın apartman boşluğunda turist kalabalığını görünce bizde merak edip yanlarına gittik.Roma döneminden kalma kolonlar koruma altına alınmış ve mevcut yerinde sergileniyordu.Hava günün sonunda iyice soğudu.Yolumuzun üzerindeki restorantlardan birine rastgele girdik ve deniz mahsullü paellalarımız ile günü noktaladık.
Barselona’da ikinci gün için tıklayın
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar