Haftasonu kısa bir program olarak Çanakkale’ye gitmeye karar verdik.Daha önce bir kaç defa gittiğimiz bir yer Çanakkale.Truva ve Şehitlikleri gezmiştik.Ama bu sefer Altuğ’un ayarladığı rehber ile daha profesyonel bir gezi olacaktı.Ctesi günü Geyikli’ye de gitmeyi planlamıştık.Sabah çok erken bir saatte kalktık.Uğrasızlar ile 5 de FSM girişinde buluşacaktık.4.45 de kalktık.Hızlıca giyindik.Valizleri arabaya koyduk.Çocukları yataklarından aldığımız gibi arabaya binip yola çıktık.Altuğ’lar köprü girişinde dörtlüleri yakmış bizi bekliyordu.Ela uykusuna kaldığı yerden arabanın arka koltuğunda devam etti.Yaklaşık 1.5 saat gittik.Keşan’a gelmeden sağda benzin istasyonunun yanında güzel bir esnaf lokantası var.Adı ”Melih Öge Tekirdağ Köftecisi”Burayı şiddetle tavsiye ediyorum.Ben tavuk suyuna çorba içtim ama terbiyeli olduğu için kıvamı muhteşemdi.Ela peynirli yumurta yedi.Onun da tadına baktım çok lezetliydi.Ateş kavurmalı yumurta söyledi.Görüntüsü gayet iştah açıcıydı.
Bu arada ,burada inmek için durduğumuzda Ela’nın ayakkabılarını almayı unuttuğumuzu fark ettik.Kızı uyur halde kucaklayıp o şekilde arabaya yatırdığımız için ayakkabılarını almak hiç aklımıza gelmedi..Çanakkale’de ilk iş Ela’ya bir ayakkabı almak olacaktı.Sabah çok erken yola çıktığımız için trafik yoktu ve yolculuk rahat geçti.10.30 gibi Çanakkale’ye vardık.Otelimiz eski çarşının içindeydi.Kervansaray Otel..Çok konforlu ve rahat olduğunu söyleyemeyeceğim.Özellikle duşa kabin ve banyolar komple değişse iyi olur bence.Ateş ve Efe daha önce iki gecelik bir Çanakkale gezisi yapmışlardı ve o gezide kaldıkları otel ”Hotel Des Etrangers” bizim otelimizin hemen alt paralelindeydi.Bu otelin önünden geçerken İnci ile içini gezdik ve çok beğendim.Zaten Ateş ve Efe kaldıklarında da çok beğenmişlerdi.İçi son derece zevkli döşenmiş,odaları da son derece şık ve zarif.Her yer gördüğüm kadarı ile çok temizdi.Bloğum için fotograflarını çektim.Odaların büyük bir kısmı iki kişilik.Sanırım sadece 2-3 oda ilave yatak alacak boyutta.Neyse ben kalamadım ama sizlere kesinlikle tavsiye ederim.
Arabaları bırakıp yürüyerek çarşıyı gezmeye çıktık.Otelimize 200 mt mesafede tarihi saat kulesi vardı.Saat kulesinin diğer yönü ise Türkülere söz olmuş Aynalı Çarşı.Aynalı Çarşı,giriş ve çıkışı en fazla 300-400 mt olan Kapalıçarşı minyatürü olan bir yer.Çarşının içinde yöresel ve turistik hediyelik eşyalar satılıyor.
Çarşıya girmeden önce bir spor mağazası bularak Ela’nın ayakkabı işini de halletmiştik.Aynalıçarşı’ya giden yolun başında ,sokakta minik masa ve tabureler konmuş çay ocağı var orada oturup bir güzel türk kahvelerimizi de içtik.Oradan Çanakkale Deniz Müzesine gittik.Müze sahilde ve Nusret Mayın gemisinin orjinal boyutlarda maketi de var.Öğle tatilinde müze kapalı.12.30-13.30 arası bilet alamazsını yani.Bahçesinde mayınlar,batık gemi ,torpido parçalarını gördük.
Müzenin bahçesinin ardından yine çarşı içinde dolaşmaya devam ettik.Çanakkale’nin meşhur peynir tatlısı var ,çarşıda bu tatlıyı satan pek çok dükkan gördük.Çocukların artık karnı acıkmaya başlamıştı.Ateş ve Efe’nin önceki gelişlerinde yemek yedikleri Yalova Restorant’a girdik.Burası denize sıfır,müzenin hemen yanında bir mekan.Şu kadarını söyleyebilirim ki Çanakkale’nin en lezzetli balık ve ve mezelerini yiyebileceğiniz bir yer.Ahtapot,midye,patlıcan salatası,çoban salata,börekler tek kelime ile muhteşemdi.
Balık olarak ortaya fener kavurma söyledik,domates-biber soslu ve bol tereyağında pişmişti.Çok lezzetliydi.Ve finalde peynir tatlısı yedik.Bu da fırınlanmış ve ılık yenen bir tatlı.İçinde koyun peyniri ve irmik var.
Muhteşem öğle yemeğimizin ardından Geyikli’ye gitmek üzere arabalarımıza bindik.Truva antik kenti de Geyikli’ye giden yol üzerinde.Ama hem İnci’ler hem biz Truva’yı daha önceden gezdiğimiz için direkt Geyikli’ye devam ettik.Çanakkale -Geyikli yaklaşık 40 km.Bozcaada tabelasını izleyerek ulaşabliyorsunuz.Zaten sahilinden Bozcaada’ya feribotlar kalkıyor.Yol üzerinde yemyeşil ağaçlar,bugday tarlaları,gelincik tarlaları ve sarı kır çiçekleri eşliğinde gidiyorsunuz.Hatta dayanamayarak arabayı kenara çektiğimiz gibi kendimizi gelincik tarlalarına attık.
kuştüyü bir yatağa atlıyormuşcasına buğdayların üzerine atlayıverdik.Çocuklar da peşimizden..Efe atladığı yerden taş çıkınca yine bizi güldürdü.Güzel bir mola oldu kısaca.Yola yeniden koyulduktan bir 10 dakika sonra zaten Geyikli’ye varmıştık.Geyikli küçücük bir sahil kasabası.Meydanında yöreye ismini veren bir geyik heykeli sizi karşılıyor.Klasik köy kahvesi,camisi,bakkalı,minik meydanı.Kasabanın içinden çıkıp deniz yönüne doğru devam ettiğinizde Bozcaada feribot iskelesine varıyorsunuz.Yeni iskelenin diğer ucunda eski feribot iskelesi var.Bu iskelenin adı Odunluk İskelesi.Orada bir kaç minik salaş balıkçı ve denize en yakın konumda küçük bir cafe var.Şansımıza güneş hiç rahatsız etmeden sıcacık ısıtıyordu.Efe ve Sarp koşa koşa deniz kenarına gittiler.Suyun kıyıya geliş ve gidişlerine uyarak oyun oynamaya başladılar.Ayakkabılarını,çoraplarını hattaeşofman altlarını bile çıkartmalarına izin verdik.O andan itibaren donlarına kadar soyunarak suda oyun oynamaya başladılar.
Bizde öncer kahvelerimizi içtik,ardından tahta sandalyeler üzerinde kimimiz oturduğumuz yerde (Altuğ),kimimiz de sandalyeleri birleştirmek sureti ile yatarak (ben) uyuduk.Sanırım orada ,güzel güneşin altında bir saat geçirdik.Hiç kalkmak istemememize rağmen güneş batmaya başlayınca ve yolumuzda uzun olunca kalktık.Hava bulutlanıp güneş eski neşesini kaybetmiş olmasaydı belkide kalkmazdık.Efe ve Sarp’ı denizden çıkartarak kumlarını temizledik.Efe’nin kilodu bile ıslanmıştı.İkisinin de ayakları buz gibiydi.Ama mutlulukları yüzlerinden okunuyordu.Efe’de Ela’da yolda uyumadı.Kelime oyunu oynayalım mı diye bizimle pazarlık yapmaya başlarken ben bir zeytinyağı fabrika satış mağazası gördüm.Orada durduk.(İlyada) Ezine peynir,zeytin,zeytinyağı,saf sabun aldık.Otele döndüğümüzde Ateş,daha yatağa oturduğu gibi uyumaya başladı.Akşam 20.30’a doğru ancak toparlandık ve sahilde bir balıkçıya gitmeye karar verdik.Çocuklar yeniden balık yemek istemedikleri için onları alıp bir döner büfesine götürdük.Döner dürüm dördünü de memnun etti.Çocukların karnını doyurduktan sonra Ateş ve Altuğ’un önden gidip oturduğu restoranta biz de gittik.Kavala Balıkçısı..Aslında pek öyle çoluk çocuk gidilecek bir ortam değildi.Sigara dumanı ve yüksek sesli müzik vardı.İnci ve ben hızla ızgara balık ve salatamızı yedik ve Ateş ile Altuğ’u orada bırakarak çocuklarla otelimize döndük.ufaklıklar çizgi film izledi,büyükler ıped-ıpod derken saati 12 ettik güzel ve uzun cumartesi gününü noktaladık..
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar