Londra 19-21 Haziran 2016

Oğlum ve ben.

En sevdiğim şehir. Pek çoğunuz gibi. Tek başına, ailemle, arkadaşlarımla . Kiminle olursa olsun nereye gidelim dendiğinde ilk aklıma gelen şehir. Bu sefer Efe ile tek başımıza gittik. Bizim tek başımıza bir yere gidiyor olmamız zaten durum itibari ile risklidir ve fantastik maceradır. Bunu Bodrum’a yelken için gidiş gelişlerimizde çok yaşadık. Genelde Efe ile uçağa son dakikada yetişiriz. Çoğu zaman yapılması gerekenleri eksiksiz yapsak da bu böyledir. Bu sefer de tam zamanında yola çıktık. Ateş bizi havaalanına bırakacaktı. Online check in yaptık. Çıkış pullarımızı bile ödemiştim. Keyfli bir yolculuk ile AHL ‘ye vardık. Ateş’in, çok dikkatli olun, inince arayın tembihleri ile vedalaştık ve oğlumla baş başa havaalanına girdik.

Green Park

Önce bileti kestirmek üzere makinalardan birinin başına gittik. Bilet numaramı yazıyorum, T.C. kimlik vs. yok, çıkmıyor. Bu sefer panodan bizim uçuşa bakmak istedim. Allah Allah, yok, uçuş da gözükmüyor. Bu sefer biraz telaşlandım ve bankoya koşarak cep telefonumdan online check-in barkodumu gösterdim. Adamın cevabı karşısında ağlayacak gibi oldum.  ”-Hanımefendi uçağınız Sabiha Gökçen’den kalkıyor. ” O telaş ile Ateş’in numarasını bile bulamadım. Bizi bıraktıktan sonra Ela’yı da Silivri’ye götürecekti ve neredeyse Küçükçekmece’ye varmıştı. Benim telefonumdan ardından ışık hızı ile yanımıza geldi. Formüla 1 yarışlarında yarışırcasına ve arabada kimseden çıt çıkmaz bir halde Sabiha’ya vardık. Anlatılmaz, yaşanır dediğimiz bir yolculuk oldu. Sürekli makas atarak, nefes bile almayarak. Bir ara Efe arka koltukta uykuya meyletti ve biz koro halinde, ”-sen nasıl uyursun bu telaşta ! ” diyerek arkaya döndük. Bu arabadaki ilk ve son diyalog oldu. 🙂 Ama yetiştik. O uçağa bindik.

The Breakfast Club

Bu blogda  size Londra’yı çok anlattım. Bu sefer farklı olarak neler yaptık ya da bir çocukla gidildiğinde  neler yapabilirsiniz onları sıralayayım.

  • The Breakfast Club burası benim favori mekanım. Çok ama çok ama çok seviyorum. Hem lezzetini hem tarzını. Efe de bayıldı. Yine sıra bekledik ama bundan en ufak bir rahatsızlık duymadık.
  • British Museum

    British Museum‘a gittik. Efe sevdi mi? İlgisini çekti mi? diye soracak olursanız ; evet çok sevdi. Girişte, cam tavanın altındaki galeride merdivenlere oturmayı ve beleş internetten oyunlara ve sosyal medyaya bağlanmayı feci sevdi. 🙂 Öyle sevdi ki çıkmayalım bu müzeden anne diye direndi.  😎

  • Madame Tussauds‘ya gittik. Burayı gerçekten sevdi. Birçok favori karakteri ile fotoğraf çekildi. Balmumu heykeller arasında  geçirdiğimiz vakit onun açısından oldukça eğlenceliydi.

    Madame Tussauds

  • London Eye

    The London Eye‘a bindik. Üstelik feci bir yağmurda, sırılsıklam olarak gittik. Yavaş dönmesi dışında başka sorun yoktu. 🙂

  • Shakespeares Globe

    London Eye’dan çıkarken büyük, siyah bir şemsiye aldık kendimize. Bu sayede yürüye yürüye Shakespeares Globe‘a geldik. Tiyatronun içine daha önce girmemiştim. Bu yüzden ben de merak ettim. Efe de ilgilendi. İçine girdik. Önce müzesini gezdik. O döneme ait fotoğraflar, objeler sergilenmişti. Ayrıca eskrim gösterisi yapanları izledik. Ardından tiyatronun iç kısmına geçtik. Ahşap doğramaları, balkonlar, sahne ve oturma düzeni muhteşemdi. Rehberimiz bize tarihini, o dönemi, geçirdiği yangınları vs. anlattı. Ancak uzun bir anlatıydı ve takip etmekten sıkıldık. Yine de bitimine kadar kaldık ve sonrasında müze hediyeliklerinin arasından geçerek çıktık.

  • Borough Market’e gittik. Burada orta yerde pişirilen hazır yiyecekleri sever diye düşünmüştüm. Ama kokuları rahatsız etti. Ortam ilgisini çekti ama yiyeceklere pek itibar etmedi.
  • Byron Burger

    Fortnum&Mason

    Yemek yemek için tercih ettiğimiz yerler Zizzi (İtalyan restorant) , Jamie Oliver, Pret A Manger ve daha önce de hamburger yediğim ve benim çok sevdiğim Byron Burger’di. Bunun dışında La Pain Quotidien, Cafe Nero, Fortnum& Mason’da da atıştırdık. F&M ‘un inanılmaz güzel kuplarda dondurmaları var Efe bayıldı.

  • Covent Garden

    Bu gelişimizde Covent Garden‘da kaldık. Burası hem sokak gösterileri açısından hem metroya  ve tiyatrolara yakınlık  hem de restoran çeşitliliği olarak bizi fazlasıyla mutlu eden bir bölge.

  • Kaldığımız akşamlardan birinde müzikale gittik. Çarli’nin Çukulata Fabrikası. Rengarenk bir müzikaldi. Tek sorun İstanbul’dan geldiğimiz gece izlemek üzere bileti almış olmamızdı. Çünkü ikinci perdeden itibaren uykumuz geldi, bırakıp çıkmaya kıyamadık ama takip etmekte de zorlandık.
  • Freud Museum London

    Evin, asma katlı iç galerisi.

    Benim acayip keyif aldığım Efe’nin de bahçesinde oturmaktan hiç sıkılmadığı bir müzeye daha gittik. Freud Museum London. Freud’un ömrünün son döneminde İngiltere’ye geldiğinde kaldığı müze evi. Aynı zamanda çalışma odasında, kenarları yırtılmış, döşemesi iyice eskimiş meşhur psikoterapi yatağını da görebilmek çok güzel. Evin bahçesi ve içi huzur verici.

Hyde Park

Hyde Park

Şimdiiiiii  çocuklu aileler bu kısmı bir kenara not alın. Mutlaka Londra’nın o muhteşem parklarına çocuklarınız ile gidin. Biz oğlumla önce Hyde Park‘a gittik. Çok kolay bir şekilde bisiklet kiraladık. Parkı bisikletlerimiz ile dolaşıp sonra göl kenarındaki kafede sandviç yiyerek sıcak bir şeyler içtik. Bu bisiklet kiralama işini Efe çok sevdi ve ertesi gün, ilk Green Park‘a ardından Regent Park’a gittik. Regent Park, nefis bir park ve Hyde Park’tan daha büyük. Yine bisiklet kiraladık. Uzun süre pedallara asılıp dolaştık. Fakat parkın büyüklüğü içinde, girdiğimiz kapıya geri dönmek işimize gelmedi. Çok uzaklaşmıştık. Çıktığımız kapıdan en yakın otobüs durağına yürüyerek, otobüs ve metro ile Covent Garden’a ulaştık.

Freud Müzesinin Bahçesi

Bu saydıklarım dışında size yazmayı atladığım bir şey var mı diye düşündüm. Yani ana meydanları, caddeleri gezdik elbet ve bunları zaten siz de ister istemez yürüyüp gezeceksiniz. Aleaadin’in Sihirli Lambası masalından uyarlanan, Aleaadin adlı müzikal biz oradayken gala yaptı. Bilet bulmak imkansızdı ve neticede izleyemedik.

3 gün boyunca çok yürüdük. Çok keyif aldık. Efe çok sevdi. Ve biz anne-oğul baş başa sevgi dolu bir kaçamak yaptık.

Deneyin. Londra olmasa da herhangi bir yere, çocuğunuzla baş başa bir kaçamak yapmanın tadını deneyimleyin.

Bu yazının kalıcı bağlantısı http://ailecekgeziyoruz.com/londra-19-21-haziran-2016/

Bir cevap yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmayacaktır.

 

Translate »