Sal ve Pokut’a çıkmak için minibüsleri tercih edebilirsiniz. Çamlıhemşin merkezden kalkıyorlar. Hatta Trabzon’dan günü birlik turlar yapan birçok şirket var. Yol boyunca tozu dumana katarak giden, yayla yoluna asfalt yol muamelesi yapan minibüslerle çokça karşılaştık. Hatta kaza olup olmadığını da sorduk. Alkollü kullanım hariç kaza olmaması bilmiyorum güven verici mi şaşırtıcı mı? Kiralık aracımız SUV’du. Ama yine de lastiğimizi patlattık. Sal Yaylasına bir buçuk saatte çıktık. Beş on yayla evi, çay kahve içebileceğiniz bir yer ve dondurma satan bir ev. Arabamızdan iner inmez çayıra çimene yayılmış bir inek, bize hoş geldiniz dedi. Ardından biz de yaylaya yayıldık. Keçi sütüyle yapılmış dondurma satan evi de bulduk daha ne olsun? (Buraya fotoğrafını bırakıyorum, tabela falan yok, nerede bu dondurmacı demeyin.) Mutlu olmak için gereken şartların çoğunu sağlamıştık. Kaymaklı dondurma, yokuşu çıkacak enerji ve aynı coşkuyu paylaştığın iki nefes. Efe ve Ela… Bazen düşünüyorum neden yazıyorum? Hadi kurguyu anladık, edebi bir kaygı var orada, iyi olma, geleceğe kalma falan ama gezi yazısı yazmak? Gezdin, yaşadın, çok da güzel geçti misal… E bu ıstırap neden? Ya sanırım bunun cevabı çocuklar. Edebiyat, insanlık tarihi içinde bir ses, bir iz, bir gölge bırakmaksa benim blok yazılarım da çocuklarımla olan kişisel tarihimde bir iz bırakma ümidi.
“Mutluyduk, ne şanslıydım, yaşadım o mutluluğu! Ne mutlu bana.” Böyle bir hatıranın kahramanı olmak. İşte bütün dileğim. Neyse, nerede kalmıştık? Sal Yaylası’ndan Pokut aslında yürüyüş mesafesinde. Ancak biz arabayla çıkmayı tercih ettik. Tulum çalanlar, Laz böreği satanlar, yayla evlerini fona alıp çaylarının fotoğraflarını çekenler. Dağ yollarında, yaylalarda, öbek öbek, rengarenk çiçekler gördük. Meşakkatli bir yoldan zirveye çıktık. Yol yaklaşık iki saat sürdü. Önceleri kafamızı sunroof’tan çıkartıp etrafa bakmak ve rüzgarı yüzümüzde hissetmek iyi gelirken bir süre sonra tutunmak bile zorlamaya başladı. Yüzünüze yapışan börtü böcek de cabası. Aslında bir iki gece konaklamak güzel olabilirdi, belki başka bir seyahate. Biraz dinlenip, biraz da Heidi gibi tepelerde koşturduktan sonra dönüşe geçtik. Dönüş yolu çıkışa göre biraz daha kolay. En azından ibrede zaman zaman 20-25 km/h gördük. Çamlıhemşin’de kısa bir yemek molasının ardından Huser Yaylası’na devam etmek üzere Aykut Bey’i de alarak yola koyulduk. Karadeniz’in doğu tarafını tek başınıza keşfetmek coğrafyası nedeniyle zor geliyorsa Nar Gezi’nin sayfasını mutlaka incelemenizi öneririm. Aynı keşif duygusunu onlarla da yaşayacağınızdan şüphem yok.
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar