VERONA
Gezimizin son günü de program bir hayli yoğundu.Sabah erkenden Milano’yu terk ettik.163 km lik yolun ardından Romeo ve Juliet’in şehri Verona’ya vardık..Şehre tarihi bir kapıdan içeri giriliyor ve girer girmez karşınıza Arena çıkıyor.Arena’nın bulunduğu meydanın adı Bra Meydanı.
Turistler yoğunlukta ve adım başı pandomimciler ve fotograf çektirmek için gladyatyör kılığına girmiş turist avcıları:) Bulunduğumuz hafta İtalya bisiklet turu maratonu Verona’dan geçiyordu.Şansımıza bu renkli geçişi de izleyerek güzel bir an yaşadık.
Ateş ve çocuklarla birlikte yaptığımız Garda Gölü tatilinde de rotamıza Verona’yı almıştık.Yani benim bu şehre ikinci gelişim.İlk gelişimde Bra Meydanı çocukların da çok ilgisini çekmişti.Meydanı çevreleyen restorantlardan birinde yemek yemiştik.İtalya’nın diğer şehirlerine göre burada fiyatlar oldukça ekonomik.Sonra sokak aralarına dalıp etrafımıza bakınarak giderken yeni bir meydana çıktık.Bu meydan da Erbe Meydanı.Ortasında tarihi bir çeşme ve çevresinde bir çok restorant ve cafeler var.Meydanın ortasında dondurma,yemeye hazır meyve satıcıları,şekerlemeciler vs arasından dilediğinizi seçebilirsiniz.Çocuklar ile buradan zor çıkmıştık.Bu gelişimizde sadece dolaşıp bir kaç kare fotograf çekmekle yetindik.Yeni doğmuş yeğenim Edanur için üzerine ismini yazdırdığım bir önlük aldım.
Romeo ve Juliet’in evi de meydandan çıktıktan sonra aşağı doğru giden sokaklardan birinde.Shakespeare’in bu ünlü eserinde geçen meşhur evde,Romeo’nun aşk şiirleri yazdığı balkonu gördük..Her yer kırmızı kalplerle süslenmiş.Yalnız evin avlusundan geçerken iki yanınızdaki duvar, sakız duvarı haline gelmiş.Sanırım dilek dileyerek bu duvara yıllardır sakız yapıştırıyorlar.Verona güzel bir şehir.Küçük,tarihi ve çevresi de gezilecek pek çok güzel kasabalarla dolu.
GARDA GÖLÜ-SIRMIONE-LAZISE
Garda’ya bu kadar yaklaşmışken kızları gezdirmemek olmazdı.Bu yazıda bir çok defa bahsettim ama yine yazmadan geçemeyeceğim,Garda Gölü 1 haftanızı ayırabileceğiniz güzellikte bir yer.Çocuklar ile yaptığım bu gezinin fotograflarını bulur bulmaz geziyi bloğa taşıyacağım.Çünkü hem çocuklarla Gardaland Oyun parkında çok eğleneceğiniz bir kaç gün geçirebilir hem de eşiniz ile üzüm bağları,zeytin tarlaları,ıhlamur kokuları arasında göl çevresini içeren harika bir gezi yapabilirsiniz.
İlk olarak Sirmione ile başladım.Arabamızı kasabanın girişinde park ettiğimizde kalenin içine giden yolda bizi Harley Davidson’cular karşıladı.Turlarına denk gelmiştik:) Yanlarından geçerek kaleden içeri girdik.
Kasabanın daracık şirin sokaklarına girer girmez iştah açan dondurmacılar karşımıza çıktı.Tatmadan geçmedik tabiki..Burada da limonçello her yerde..Deri ayakkabı ve çanta satan dükkanlar,cafeler,hediyelik eşya satan bir çok mağaza arasından geçerek gölün kenarına geldik.Burada biraz doğanın müthiş güzelliğini seyrederek huzur içinde bir saat geçirdik.
Sokak aralarından birinde karşımıza Furla’nın indirimli outlet ürünlerini satan bir dükkan çıktı.Tabiki kaçırmadık ve kendimize çanta aldık.
Daha fazla oyalanmadan Lazise’ye devam ettik.Buraya da bir kale kapısının altından geçerek giriliyor.Bu arada Garda Gölü’nün çevresindeki tüm kasabalara ulaşımınızı sağlayacak tekneler var.Lazise’de öğle yemeğini yedik.Ateş ve çocuklarla gittiğimizde kasabanın çiçekler içindeki dar taş yollarında yürürken, küçük bir taşfırın görümüştük.Dükkanın sahibi bu taşfırında balık ve yöresel yemekler pişiriyordu.Kızlarla gölün kenarına doğru inerken,önünden geçtiğimiz restorantın aynı yer olduğunu fark ettim.Kızlarla hemen içeri daldık.Biz Ateş ile gittiğimizde Nisan ayıydı ve serin bir akşam olduğu için içerde fırının yanında bir masaya oturmuştuk.Bu gelişimizde ise hem gündüzdü hem de Mayıs ayı olunca içeride oturmak istemedik.Meğer kocaman bir arka bahçesi varmış.Keyifli bir yer seçip oturduk ve risotto başta olmak üzere başka İtalyan yemekleri de söyleyerek harika bir öğlen yemeği yedik.Bana kalsa buradan da Bardolino‘ya devam ederdim ama daha yolumuz uzundu.Bardolino’da şarap fabrikası,zeytinyağı ve sabun fabrikaları ve satış mağazaları da var.Biz önceki gelişimizde Monte Baldo’ya kadar yani Garda gölünün kuzeyine doğru çıkmıştık.Hatta buradan teleferiğe binerek dağa çıkmış ve aynı anda kar da görüp 2 mevsim yaşamıştık.Belki bir gün yine o güzel yerlere gitmek kısmet olur.
VENEDİK
Venedik’e gitmek üzere Garda’dan ayrıldık.140 km lik bir yol yaptık.Ama Venedik’e girdiğimizde hava kararmaya başlamıştı.Arabamızı otelimizin olduğu Mestre’de bıraktık.Sonra otobüs durağında Venedik’e giden bir toplu taşımaya binmek üzere beklemeye başladık.Bir ara o kadar çok bekledik ki acaba geri dönüp arabayı mı alsak falan derken otobüs geldi.Biz otobüsün aniden karşımıza çıkması ile öyle bir hızlı koşup bindik ki içeri girdiğimizde nefes nefeseydik.Otobüs duraktan hareket ettikten çok kısa bir süre sonra Sinem’in küfürü ve çantamı durakta unuttum feryadı ile şöyle bir dalgalandık.Yarı türkçe yarı ingilizce yarı ne olduğu belli olmayan sesler ile otobüsü durdurduk.Bu sefer de geriye doğru kısa mesafe koşucuları gibi koşmaya başladık.Neyseki çanta kaldırımın üzerinde tam da Sinem’in oturduğu yerde duruyordu.Çantaya ulaşana kadar çektiğimiz stres yerini gülmeye bıraktı..Yeniden otobüs beklemeyi göze alamayarak arabamızı aldık ve Venedik’e öyle geldik.
Dükkanlar kapanmaya başlamıştı.Yine de İnci’nin önderliğinde çeşitli takılar,bileklikler,cam biblolar satın alabildik.Hatta bir gondola binerek yarım saatlik Venedik’in olmazsa olmazı gondol turunu bile yaptık.
San Marko meydanında müzisyenleri dinledik.Büyük Kanal,Rialto Köprüsü,San Marco Bazilikası ,Ahlar köprüsü..Bu kısacık sürede bunları da hızla gördük.
Hava iyice kararıp tüm dükkanlar kapandıktan sonra şık,küçük bir İtalyan restorantı bulduk.Burayı bize eşimin ablası tavsiye etmişti,biz de Garda gezimizde arayıp bulmuş ve güzel bir öğle yemeği yemiştik.Bu sefer de sokak aralarında aynı yeri bulduk ve her birimiz farklı şeyler sipariş ederek yine güzel bir akşam yemeği yedik.Bu sefer yürüyecek halimiz kalmamıştı.Kanalda yolcu taşıyan motorlara binerek Venedik’in girişine geldik.Motorda sohbet konumuz bu gezinin maliyetiydi.Bunu çok net hatırlıyorum çünkü gezi artık bitmiş hepimiz kasaya yani Bilge’ye borçlanmıştık:) Yol boyunca o kadar çok güldük ki motordakiler ayıplayan gözlerle bize bakmışlardı.
DÖNÜŞ
Ertesi gün Venedik’ten Bologna’ya dönüş ve İstanbul varış..
Çok eğlendiğimiz ,çok gezdiğimiz,güzel yemekler yediğimiz ve harika anılarla dolu bir başka gezi olarak arşivdeki yerini aldı.İtalya her zaman için favori ülkemdir.Ne zaman olsa yine giderim.Bir sonraki programda da Sicilya’yı gezmek fena olmaz aslında..Gamze’nin ”durun ne oluyor,nereye gidiyoruz,başkent yoksa ben yokum” dediğini duyar gibiyim..
Bunlarda İlginizi Çekebilir
hangi tur şirketiyle gittiniz acaba
Yazar
seyahatleri kendimiz yapıyoruz.oznurunat@gmail.com üzerinden size seyahat planı ile ilgili yardımcı olurum. sevgiler.