Kazdağları gitmekten bıkmayacağım bir yer.Daha önce bir çok defa gittim.Bu sefer annemler ile geçireceğimiz bir hafta sonu gezisine konu olan güzel yer..Pegasus’un Edremit’e uçuşunun olması ve üstelik bilet fiyatlarının da araba ile gitmeye gerek kalmayacak kadar ucuz oluşu, Kazdağlarına gitmeyi pratik ve avantajlı hale getirdi.
Sabiha Gökçen’den kalkan uçak eğer Pegasus’da bir rötar yoksa sadece 45 dakika havada kalarak sizi Edremit’e ulaştırıyor.Edremit havalimanında başta Avis olmak üzere 1-2 araç kiralama şirketi de var.Avis’de en düz model manuel vitesli dizel bir aracın günlük kirası 79 TL.
Konaklamak için Mehmetalan Köyünü seçtik.Burası bir alevi köyü..Mehmetalan köyünü seçmekte en önemli sebep Mehmetalan Misafir Evleri’ydi.Güney Marmara Kalkınma Ajansının desteklediği ,”Kazdağı Ekoturizm” projesi ile hayata geçirilmiş bu proje ile Mehmetalan köyünde 3 farklı ev seçilmiş ve yenilenmiş.Köy ortamı içinde modern şartlar sağlayan bu evlerde konaklamak güzel bir deneyim.Kiraladığımız ev 6 kişinin rahatlıkla kalabileceği büyüklükteydi.Kişi başı günlük fiyat 100 tl ve 2 çocuk için de günlük toplam 100 lira aldılar.Konaklamanın yanısıra sabah kahvaltısı da bu fiyata dahil.Bu arada eğer akşam yemeğinizi de orada yiyecekseniz o zaman gündüzden haber vermeniz gerekiyor..Akşam yemeği için kişi başı 30 tl ‘lik ücret istiyorlar.Sabah kahvaltısı ise resmen doğal bir şölen.Evin sahibi aile, zaten karşınızdaki köy evinde kalıyor.Arada bizim eve gelip acıkıp acıkmadığımızı,çay isteyip istemediğimizi de soracak kadar nazik ve iyi niyetli bir aile.
Neyse konuya sıra ile devam edeyim.Arabamızı kiraladıktan sonra ilk olarak Çamlıbel ve Tahtakuşlar köyüne gittik.Tahtakuşlar bir alevi köyü.Bütün alevi köyleri gibi dışarıdan göç almaya kapalı ve bütün alevi köyleri gibi yaşama bakış açıları aydınlık insanlardan oluşuyor.Tahtakuşlar Köyünde Alibey Kudar Etnografya Galerisi var.Burası BM Unesco ödüllü Türkiye’nin ilk özel Köy Etnografya müzesi.Bu nedenle 33 ödülü var .Ama burayı bilen o kadar az ki..Bunu ben değil müze görevlisi söylüyor.Ayrıca dünyada sergilenen en büyük deri sırtlı deniz kaplumbağası da burada.Benim ve çocukların çok ilgisini çekti.
Güre’yi geçtikten hemen sonra sağdan ayrılan yola girdiğinizde yolun çatal olduğunu göreceksiniz.İster sağdan ister soldan devam edin.Sağ taraf Çamlıbel -sol taraf Tahtakuşlar.Birinden girip diğerinden aşağı inebilirsiniz.Köylüler genelde kapının önünde gruplar halinde oturup sohbet ediyor.Kadınlar için kapının önü evin salonu gibi, ellerinde örgüler ,el işleri oturuyorlar.Ve kapılarının önü evlerinin içi gibi tertemiz.
Ara sokaklara dalarsanız incir bandırmasını (kuru incirin sepet ile birlikte odun ateşinde kaynayan suya banıp çıkarma işlemi),kış için kurulan turşuları,basılan zeytinleri,salçaları görebilirsiniz.Ayrıca keçisi olanların yaptığı gerçek keçi sütü peynirler..Biz bu fırsatı değerlendirdik ve bir amcanın kendisi için yaptığı turşuları aldık.Ayrıca zeytin,yağ ve salça da aldık.Bu alışveriş onları da mutlu ediyor.Sonuçta zeytin cennetindeler ve kendi emeklerini paraya çevirmiş oluyorlar.Çamlıbel köyünün meydanında köye tepeden bakan nefis bir çay bahçesi var.Orada bir mola verdik.Mis kokuyu ciğerlerimize çektik.Tavşan kanı çayı içtik.
Ana yola inip geldiğimiz yoldan 6-7 km geri gidince Zeytinli Köyü geliyor..Oradan köye girdik.Zeytinli köyüne giden yol aynı zamanda Kazdağları Milli Parkına da giden yol.Zeytinli köyünde cumartesi günleri pazar kuruluyor.Buradan her türlü ev yapımı doğal sebze,meyve ,zeytin,yağ,peynir gibi ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz.Köyün karanfilli ekmeği bir hayli popüler.Köy içindeki fırından sıcacık bir ekmek alıp hemen orada katıksız yiyebileceğiniz kadar da güzel.Hamurunun ortasında karanfil tozu var.Ayrıca köy içinde bir çok küçük zeytin yağı üretim tesisleri de var.Bunların kartını alıp yağınız bittiğinde bir telefon ile İstanbul’a kargo yapılması da mümkün.Biz bu alışverişi Halil Esen’den yaptık.Özellikle kahvaltılık acılı ezmeye de bittik.Saltuksoy’u da tavsiye edebilirim.
Zeytinli Köyünden yukarı doğru çıkarken sağ taraftaki yoldan 3 km devam ederseniz Mehmetalan’a varırsınız.Sora sora misafir evini bulduk.Aslında köy çok büyük değil belki ama misafir evi diğer köy evlerinden farkı olan bir yer olmadığı için sormamız gerekti.Evin tam yanına yaklaşıyorduk ki çocukların-” anne kedi !!! ” çığlığı ile durdum.Kediyi ezdiğim falan yok onlar yavru kedileri görünce bir adım daha gitmeme fırsat vermeden kendilerini arabadan attlar.İkisi de en sokulgan olanının başına gidip kucaklarına aldılar.Kediler gerçekten henüz 1 aylık falandı.”-Anne bunu İstanbul’a götürebilirmiyiz?” sorularını uçakla geldiğimiz için püskürtebildim.Ama mutsuzluklarına dayanamadığım için -”burada kaldığımız sürece evin avlusuna da alabilirsiniz” dedim.Gerçi avlu konusu günün sonunda, evin içinde bizim için hazırlanmış odaya sokmaya kadar gitti:)
Eşyalarımızı bıraktıktan sonra gezmeye kaldığımız yerden devam ettik.Arabamıza bindik ve 30 km mesafedeki Adatepe ve Yeşilyurt köylerine doğru yola çıktık.Oraya varmadan yolumuzun üzerinde Akçay vardı.Akçay’dan içeri girdik.Cumartesi günleri oranın da pazarı.Çarşısı cıvıl cıvıl.Sahilinde bir kaç balık lokantası var.Çocuklar ve büyükler ortak karar ile çarşı içinde etli ekmekçiye girdik.Çıtır çıtır lahmacunlar yedik.
Adatepe’ye devam..Adatepe’nin girişinde bildiğiniz üzere Zeus Altarı var.Homeros’un İlyeda Destanında tanrı Zeus’un Hera’yı gördüğü ve aşık olduğu yer olarak geçiyor..Ancak oraya ulaşmak için köyün girişinden biraz yürümeniz gerekecek.Bunu göze aldığınızda göreceğiniz manzara ise müthiş.Edremit Körfezi önünüze bir halı gibi seriliyor.Köyün içinde şirin kahveler,sabun ve yağ satan dükkanlar var.Biraz tepesine doğru çıktığınızda Hüseyin Meral zeytinyağı evi var.Buradan zeytin sütü aldık.Zeytin sütü gerçekten şifalı çünkü zeytinin en saf hali.Resmen damla damla üretiliyor.Fiyatı da bir o kadar pahallı.Minyatür bir şişede 50 ml -7 tl .Kg fiyatı sanırım 75 tl.Hangi hastalıklara şifa verdiğini,nasıl üretildiğini kendi sitesinden okuyabilirsiniz.Köyün meydanındaki kafelerden birinde oturduk çocuklar gözleme yedi birer karadut suyu içtik.Yeşilyurt köyüne devam ettik.Bu köyde de birbirinden güzel butik oteller var.Ama fazla talep fiyatları da oldukça yukarı çekmiş.Sokaklarda dolaşıp buradan da zeytin ve ev yapımı salça aldık.Yeşilyurt köyüne özel bir tatlı yedik.Sigara böreği gibi sarılmış yufkanın içinde tahin ve ceviz var bunu yağda kızartmışlar üzerine pudra şekeri dökerek servis yapıyorlar.Özellikle çayın yanında oldukça lezzetli.
Artık çocuklar ve büyüklere günün yorgunluğu çökmüştü.Doğru köyümüzün yolunu tuttuk.Kediler evin önünde bizim çocukları bekliyordu.Eve girip odalarımıza yerleştik annemler bir odaya ben de çocuklar ile diğer odaya.İki oda ortak bir salona açılıyor.Orada hep birlikte oturabileceğiniz sedirlerde var.Saat 8 gibi hepimiz biraz acıktık.Ev sahibimiz bize güzel bir çay demledi.Onun bahçesine geçtik.Hemen bir kahvaltı sofrası kuruldu.Börekler,keçi peyniri,tereyağ,bal…
Tazecik ekmek ve ev yapımı mis gibi tarhana çorbası..Kısaca mükellef bir şekilde akşam yemeğimizi yedik.Ayrıca çocuklar sandalyelerde uyuklayana kadar da ev sahibimiz ile birlikte nefis bir sohbet yaptık.Sonrasında Ela’yı kucaklayıp doğru evimize.Gece 2 kedi bizim odada kaldı.Annem kedilerden hiç hoşlanmaz ama yavruların tatlılığını görünce Efe’nin bu isteğine ses çıkartmadı.Kedilere de keçi sütü getirmiştik.Birbirleri ile yarış halinde içtiler.Gece ise annemin onlardan hoşlanmadığını anlamışcasına annemin yatağına tırmanmaya çalışmışlar.Annem gözlerini açıp birisi ile burun buruna gelince yataktan fırlamış.Kedinin üzerine çiş yaptığını zannedip karanlıkta eşyalarını almak üzere valizine yönelmiş.Elini attığında ise tuttuğu kaka yüzünden çığlık çığlığa bağırdı.Keçi sütü bizim iki ufaklığın barsaklarını bozmuş sanırım:) Annem kakalar ve kediler yüzünden sinir krizi geçirirken biz kendi odamızda Efe ile karnımızı tuta tuta gülüyorduk:)
Pazar güneşli bir güne uyandık.Efe avlu şeklindeki bahçede ders çalışmaya başladı.O sırada biz ev sahibimizin evine geçtik.Kahvaltımız hazırlanırken bahçedeki semaverde odun ateşinde demlenmiş çayımızı içtk.Kahvaltının ardından Hasan Boğuldu Göletine gitmeye karar verdik.Zeytinli Köyüne 5 km uzaklıkta.Burada hem şelale hem de küçük bir gölet var.Ayrıca pazar günü köylü pazarı kurulmuştu.Meyveler,ceviz,zeytinyağı,zeytin….ne ararsan var..Gölete kadar çıkmayı annemler göze alamadı.Ama biz çocuklarla tırmandık.Efe göleti görünce -”aaaa bu muymuş bu kadar küçük bir yerde insan nasıl boğulurmuş” dedi.
Annemleri , İstanbul’a gönderecekleri alışverişi yapmak üzere Zeytinli Köyüne götürdüm.Buradan alınanları dükkan kendi kargo yaparak bizim hiç bir şey taşımamıza gerek kalmaksızın İstanbul’a gönderiyor.Alışverişin ardından yeniden Çamlıbel ve Tahtakuşlar tarafına gittik.Aslında Asos’a gitme niyetimiz vardı ama çocuklarla uçağa geç kalma ihtimali nedeni ile cesaret edemedik..Havalimanına erken gidip arabayı teslim ettikten sonra orada beklemeyi tercih ettik.Güzel bir hafta sonuydu.1 günümüz daha olsa iyi olurdu.Dağları,denizi,mis gibi havası,zeytin ağaçları,köyleri,birbirinden güzel doğal ürünleri,mitolojisi,butik otelleri…..Kaz dağlarında aradığımızdan fazlası var.Her fırsatta yeniden gidilebilecek bir yer..Sizlere de yılın her mevsimi için tavsiye ediyorum.Annemler ile gitmek daha bir güzel oldu.Çocukların onlarla birlikte olmaya onların da torunları ile birlikte vakit geçirmeye ihtiyaçları var..Hepinizin deneyimlediği gibi genelde anane ve babane evlerine gidildiğinde onlar yemek yaparak ,sürekli koşturarak bizleri mutlu etmeye çalışırlar.Ve bu yüzden torunlar ile hayatın keyfini çıkartmaya vakitleri kalmaz…Böyle bir kaçamak hepimize keyif verdi..
Bunlarda İlginizi Çekebilir
Son Yorumlar